26 Eylül 2016 Pazartesi

Eskişehir Turu

Geçtiğimiz sene Ekim ayı itibariyle bir gezi organizasyon şirketinde çalışmaya başladım. Ve ilk olarak motivasyon amaçlı Eskişehir'e gittik. Hadi şimdi birlikte dolaşalım Eskişehir sokaklarında :)

Sabah 07.00'da düştük yollara. Eskişehir Bursa'ya çok yakın. 2,5 saat sonra vardık Yunus Emre şehri olan Eskişehir'e.

İlk durağımız Şelale Park'tı. Eskişehir'in yüksek bir yerinde yer alan Şelale Park yeşilliği ve şırıl şırıl akan suyuyla karşılıyor sizleri. Burada oturup, bizim yaptığımız gibi, Eskişehir'in meşhur lezzetlerinden biri olan 'Çi Börek'i şehir manzarası eşliğinde tatmalısınız. 



İkinci durağımız Balmumu Heykeller Müzesi. Bu müzedeki bütün eserler şehrin belediye başkanı olan Yılmaz Büyükerşen'e ait. Ve bu müzede yerli ve yabancı birçok tanınmış ismin heykelini görebilirsiniz. (Müzeye giriş öğrenci 2 lira, sivil 3 lira diye hatırlıyorum.)



Bir sonraki durağımız Odunpazarı Evleri ve Atlıhan El Sanatları Çarşısı. Şirin evlerin arasında kaybolup, el sanatları çarşısında sevdiklerinize hediyelik eşya alabilirsiniz. 


Buradan Devrim Arabaları müzesine geçtik. O dönemde iki tane yapılan bu arabalardan bir tanesi günümüze kadar korunmuştur ve bu müzede sergileniyor. 


Ardından öğle yemeği ve Porsuk Çayı'nda gondol keyfi için 1 saatlik serbest zamanımız vardı. Öğrencilerin yoğunlukta olduğu Porsuk civarı cıvıl cıvıl.


Kim demiş Eskişehir'de deniz yok diye Suni Plaja git de bir bak :)


Ve son durağımız Sazova Parkı. Sazova Parkında Sualtı Dünyası, Korsan Gemisi ve Masal Şatosu bulunuyor. Özellikle çocukların ilgisini çeken bu park yetişkinlere de hitap ediyor. 





Eskişehir'de görülmesi gereken yerleri bir gün içinde rehber eşliğinde gezmiş ve aynı zamanda eğlenmiş olduk. Bir gün yolunuz Eskişehir'e düşerse bahsettiğim yerlere uğramadan ayrılmayın.

                      İyi eğlenceler :)

22 Haziran 2015 Pazartesi

Son Kamelya

Merhaba sevgili okurlarım şu an o kadar heyecanlıyım ki anlatacak kelime bulamıyorum. Az önce Arkadya Yayınlarının çıkardığı Sarah Jio'nun Son Kamelya adlı romanını bitirdim. Bu yazarı birçok kişiden duydum, üslubu çok beğeniliyor ve ben de hemen okunacaklar listeme ekledim.



Öncelikle dilinin çok akıcı olduğunu söylemeliyim. Bir oturuşta bitirebileceğiniz cinsten. Kitabın konusuna gelirsek. Sıradan bir hayat sürerken kendini uluslararası çiçek hırsızlığının içinde bulan Flora'nın ender bulunan bir tür olan Middlebury Pembesi kamelyayı bulmak için Livingston Köşküne dadı olarak girmesiyle başlayan olay o evdeki gizemin elli yıl sonra köşkün yeni sahiplerinden olan Addison tarafından gün ışığına çıkarılmasıyla devam ediyor.

Kitabı başından beri çok sevdim ama sonuna yaklaştıkça nefessiz okudum diyebilirim. Beni hem heyecanlandırdı hem de bazı noktalarda şaşırttı. Kitabın beğenmediğim hiçbir yanı olmadı. Ben yazarın diğer kitaplarını da almaya karar verdim. Sizler de kesinlikle okumalısınız.

                          Keyifli okumalar :)

11 Haziran 2015 Perşembe

Dergiler

Merhaba arkadaşlar bu yazı farklı bir yazı. Çünkü bu yazımda sizlerle takip ettiğim dergileri paylaşacağım. İçinde çok popüler olanlar da var hiç duymadıklarınız da.

İlk olarak hepimizin çok iyi bildiği günümüzün en popüler dergisi olan Ot'tan bahsedeceğim. Aslında bu dergiyi çok duydum, arkadaşlarımda gördüm okudum ama düzenli takip etmemiştim hala da öyle. Bursa Tüyap Kitap Fuarında standını gördüm ve ciltleri çok hoşuma gitti. Neden bilmiyorum ama 3.cildini almak istedim. Bu ciltlerde dörder sayı yer alıyor. Alalı çok uzun zaman oldu ama henüz bitirebilmiş değilim. Çünkü beni çeken bir dergi olmadı kendisi. Belki birçoğunuz şaşıracak buna ama pek beğendiğim bir dergi değil ve düzenli takip etmiyorum.

İkinci dergimiz Kafkaokur. Ya nasıl anlatacağım bilmiyorum. Bir insan dergiye aşık olabilir mi? Resmen aşık oldum :) Seni bu denli etkileyen ne oldu derseniz. Gerek yazıları gerek sayfa tasarımı olsun çok beğenimi kazandı. Bu iki aylık çıkan bir edebiyat dergisi ve en son 5.sayısı çıktı. Elimde maalesef sadece son iki sayısı var. Eski sayılarını bulur bulmaz alacağım. Aylık çıkan bir dergi olmasını çok isterdim. Yeni sayısı için 2 ay beklemek zor oluyor. Bu yüzden çok yavaş okumaya karar verdim hemen bitmesini istemiyorum :)

Sırada geçen ay yeni çıkan iyi aylık bir edebiyat dergisi var: Hiç. Başka bir dergi almak için gittiğim kitapçıda gördüm ve kapağında Yusuf Atılgan'ın resmi olduğu için hemen aldım. İçine baktığımızda bu işin daha başında oldukları anlaşılsa da takip etmeye devam edeceğim.

Sırada sizlerle paylaşmayı çok istediğim fanzinler var. Yani İngilizce FANatic ve magaZINE kelimelerinin kısaltmasıyla oluşmuş herhangi bir kar amacı güdmeyen basılı materyaller. Amaçları sadece okunulmak. Bunları özellikle yazmak istedim çünkü çok az kişi haberdar fanzinlerden.

İlk olarak Kör Baykuş Fanzin'i tanıtayım. İki aylık çıkan bir fanzin ve en son 3.sayısı çıktı. Maalesef ben geç tanıştığım için ilk sayısı yok bende. Karton kapaklı ve okuması çok zevkli. Ama kötü bir yanları var bu fanzinler her yerde yok. Bulmak zor oluyor. Bu fanzinin ilk sayısını bir yerde görürseniz lütfen bana haber verin beni çok mutlu edersiniz :)

İkinci fanzinimiz Meçhul. Meçhul bu ay 10.sayısını çıkardı. 10 sayı çıkarmasına rağmen hiç haberim yoktu bu fanzinden. Bir arkadaşım sayesinde haberdar oldum. Söylediğim gibi bu fanzinleri temin etmek zor oluyor. Meçhul sadece İstanbul, Bursa ve İzmit'te var. Bursa'da da bir kitapçıda bulunuyor. Nisan sayısını aldım ve üstünde Abdurrahman Cahit Zarifoğlu'nun resmi var. Bu arada Meçhul fanzinden haberdar olmamı sağlayan arkadaşım Hacer'e çok teşekkür etmek istiyorum.

Şimdilik sizlerle paylaşmak istediğim dergiler bunlar. Dergi yorumunu beğendiyseniz ve devamının gelmesini istiyorsanız bana bildirirseniz çok sevinirim.

                      Keyifli okumalar :)

10 Haziran 2015 Çarşamba

Ankara gezisi

Sevgili okurlar ilk olarak bu kadar uzun süre yazmayı ihmal ettiğim için hepinizden çok özür diliyorum. Biliyorum takip edenler, bir an önce yazı paylaşmamı bekleyenler var. Final haftası ardından toplanma derken çok uzun zaman geçti. Bu bir gezi yazısı olacak ve Ankara'dan bahsedeceğim. Finallerim bitince toplanıp Bursa'dan Ankara'ya geçtim. İki gün önce de memleketime, Malatya'ya, geldim. Bu kısa girişten sonra hadi Ankara'ya bakalım :)

Ankara'da yaşayan arkadaşım Büşra'nın yanına gittim. Çok vaktim olmadığı için çok gezemedim. Gezdiğim yerleri anlatmaya çalışacağım. İlk olarak Ankara diyince akla ilk gelen yerlerden biri olan Kızılay'dan başlayalım. Ankara'ya gidince Kızılay sokaklarında kendinizi o akışa bırakmalısınız. Kızılay'da yer alan Karanfil Sokağı bilmeyen yoktur. Çok beğenerek gezdiğim bir yer oldu. Alkolsüz mekan bulmak biraz güç olsa da manzaralı bir cafede oturup arkadaşlarınızla o anın tadını çıkarmalısınız.

Bir sonraki durak Atakule. Atakule'ye gittik ama maalesef tadilat nedeniyle kapalıydı çıkış yoktu. Biz de alt tarafında yer alan Botanik Parkta yeşillikler arasında dolandık. Ardından Cinnah denen caddeden yürüyerek Kuğulu Parka ordan Tunalı Hilmi Caddesine ordan Tunus'a ve Kızılay'a geçtik. Evet bütün bu yerleri yürüyerek gezdik.

Ertesi gün Kolej metro istasyonundan yürüyerek Kurtuluş Parkına ordan yürüyerek Hamamönü'ne gittik. Hamamönü restore edilmiş binalar arasında kumda kahvesiyle meşhur birçok cafeler bulunan şirin bir yer. Buranın yukarısında yer alan Ankara Kalesine geçtik tabi ki yürüyerek :) Bütün Ankara'yı keyifle izleyebileceğiniz bir yer. Yürüyerek Ulus'a geçtik. Ulus'un arka sokakları "Burası Ankara mı ya?" dedirtecek derecedeydi. Ulus'a gelmişken Gençlik Parkına uğramadan dönmek olmazdı.

Dediğim gibi kısıtlı vaktimiz olduğu için buraları gezebildik. Bu saydığım yerleri sizler de gezmelisiniz ve size önerim şu ki yürümeyi seviyorsanız yürüyerek gezin bizim gibi. Hem daha fazla yer görmüş oluyorsunuz hem de daha keyifli oluyor benden söylemesi :) Artık daha fazla yazı paylaşabileceğimi düşünüyorum takibinizi bekliyorum.
                                           
                            İyi gezmeler :)

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Menekşe Kokulu Hikayeler

Final haftasından bunalan Gözde kitaplara sarıldı tekrar :) Dün akşam bir oturuşta bitirdiğim son zamanlarda çok okunan kokulu kitaplardan biri Menekşe Kokulu Hikayeler adlı kitaptan bahsedeceğim bu yazımda.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki sayfayı her çevirişimde gelen menekşe kokusu (kitabın adından dolayı söyledim bunu çünkü ben menekşeler kokmaz diye biliyorum yanılıyor olabilirim) kitabı zevkle okumamı sağladı. Hikayelere gelirsek kitapta 69 hikaye bulunuyor. Birçoğunu daha önce duymuştum. Muhtemelen siz de okuduğunuzda "Ben bunu biliyorum" diyeceksiniz. Her hikayenin başında konuyla ilgili ünlü bir kişinin sözü yer alıyor. Bu çok hoşuma gitti.
(En beğendiğim sözlerden birini sizinle de paylaşmak istedim)
Kitaptaki bazı hikayeleri hiç unutamayacağım sanırım. Ders niteliğinde olan bu hikayeleri boş zamanınızda hem kitabın kokusuyla hem hikayenin başında yer alan sözle hem de olaylarla keyifli bir şekilde okuyabilirsiniz. Kitabın arka kapağında yer alan yazıyı paylaşmam gerektiğini düşünüyorum.
"Sevinçlerini Sakın Erteleme
Her Yemekten Sonra Şükret
Biri Seni Kucakladığımda İlk Bırakan Sen Olma"
                      Keyifli okumalar :)

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Yalnızlık Sek İçilir

Merhaba kitap severler, çok uzun zaman oldu paylaşım yapmayalı. Önceki yazımda söylemiştim final haftasından aksaklık olacağını. Geçen hafta paylaşım yapmalıydım ama olmadı. Bugün sınavlarım başladı ve maalesef ilk sınavım kötü geçti :( Ben de kitap okuyup yazı yazarak kafamı dağıtmak istedim. Yarın çok önemli bir sınavım var dua edin bana.
Şimdi gelelim kitabımıza. Destek Yayınlarının çıkardığı Ahmet Demir'in Yalnızlık Sek İçilir adlı kitabını ele alacağım bugün. Çünkü az önce bitirdim ve sıcağı sıcağına yorumunu yazmak istedim.
Kitap adından da anlaşılacağı gibi daha çok aşk üzerine daha doğrusu kavuşamayan, yarım kalan aşklar üzerine yazılmış. Kısa kısa birçok bölümden oluşuyor. Kimilerinde bir olay anlatılırken kimilerinde sadece duygular ön plana çıkarılmış. Yazarın emeğine saygısızlık etmek istemem ama bu kitabı okumak size bir şey katmayacağı gibi okumazsanız da bir şey kaybetmiş olmazsınız. Açıkçası kitabi hiç beğenmedim. Kitabın beğeni kitlesinin daha çok lise öğrencileri olduğunu düşünüyorum. Başladığım kitabı bitirmeden bırakmama gibi bir huy var bende sonuna kadar okudum. Bu kitabı en yakın arkadaşım kardeşim gibi olan Aslı'dan almıştım. Kitabı geri götürdüğümde bana verdiği için kızacağım ona :) Bu kitabı birinden duyarsam ya da bir yerde görürsem aklıma gelecek olan tek bir yer var orayı sizinle paylaşarak yazımı bitirmek istiyorum.

"Mesafeler yüreğinle sevdiğin sürece anlamsızdır. Ne kadar uzağında olursa olsun yanında, kalbinin dibindedir sevdiğin. Bedenin onun yanında değildir ama düşüncelerinde, özlemlerinde berabersindir. Ayrı şehirlerde aşk yaşamak, onun yaşadığı şehre bile aşık olmanızı sağlar. Sırf onun yaşadığı şehir diye, onun şehrini bile özlersiniz. Onu görmek için hiçbir engel tanımaz, onun yanına gitmek için her şeyi göze alırsınız. Çünkü mutluluk onu görmek, onunla beraber olmaktır."

                      Keyifli okumalar :)

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Küçük Prens

Bugünün ikinci kitabı bir çocuk kitabı aslında. Hemen hemen herkes küçükken okumuştur bu kitabı. Ben de çok severek okumuştum. Şimdi ise yeni basımıyla epeyi popüler oldu. Tabi ki Küçük Prens :)
Cemal Süreya & Tomris Uyar çevirisi olur da almaz mıyım? :) Kitapta bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyası anlatılıyor. Kitapta bulunan sulu boya resimleri de yazarın kendisine ait. Söylenecek pek bir şey yok aslında. Mutlaka okumalısınız. Her yerde dolaşan ölmeden okunması gereken kitaplar listesine eklenmesi gereken bi kitap. Ben bu kitabın İngilizce basımını da almıştım. Önce kitabın rengine vuruldum. Mor benim en sevdiğim renk :) Sonra Küçük Prens olduğunu görünce hemen aldım. Başka dilde okumak da çok zevkli olmuştu. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar :)