Merhaba sevgili okurlarım şu an o kadar heyecanlıyım ki anlatacak kelime bulamıyorum. Az önce Arkadya Yayınlarının çıkardığı Sarah Jio'nun Son Kamelya adlı romanını bitirdim. Bu yazarı birçok kişiden duydum, üslubu çok beğeniliyor ve ben de hemen okunacaklar listeme ekledim.
Öncelikle dilinin çok akıcı olduğunu söylemeliyim. Bir oturuşta bitirebileceğiniz cinsten. Kitabın konusuna gelirsek. Sıradan bir hayat sürerken kendini uluslararası çiçek hırsızlığının içinde bulan Flora'nın ender bulunan bir tür olan Middlebury Pembesi kamelyayı bulmak için Livingston Köşküne dadı olarak girmesiyle başlayan olay o evdeki gizemin elli yıl sonra köşkün yeni sahiplerinden olan Addison tarafından gün ışığına çıkarılmasıyla devam ediyor.
Kitabı başından beri çok sevdim ama sonuna yaklaştıkça nefessiz okudum diyebilirim. Beni hem heyecanlandırdı hem de bazı noktalarda şaşırttı. Kitabın beğenmediğim hiçbir yanı olmadı. Ben yazarın diğer kitaplarını da almaya karar verdim. Sizler de kesinlikle okumalısınız.
Keyifli okumalar :)
Bazen ayaklar değil bir çift göz ve parmak uçların götürür seni uzak diyarlara
22 Haziran 2015 Pazartesi
11 Haziran 2015 Perşembe
Dergiler
Merhaba arkadaşlar bu yazı farklı bir yazı. Çünkü bu yazımda sizlerle takip ettiğim dergileri paylaşacağım. İçinde çok popüler olanlar da var hiç duymadıklarınız da.
İlk olarak hepimizin çok iyi bildiği günümüzün en popüler dergisi olan Ot'tan bahsedeceğim. Aslında bu dergiyi çok duydum, arkadaşlarımda gördüm okudum ama düzenli takip etmemiştim hala da öyle. Bursa Tüyap Kitap Fuarında standını gördüm ve ciltleri çok hoşuma gitti. Neden bilmiyorum ama 3.cildini almak istedim. Bu ciltlerde dörder sayı yer alıyor. Alalı çok uzun zaman oldu ama henüz bitirebilmiş değilim. Çünkü beni çeken bir dergi olmadı kendisi. Belki birçoğunuz şaşıracak buna ama pek beğendiğim bir dergi değil ve düzenli takip etmiyorum.
İkinci dergimiz Kafkaokur. Ya nasıl anlatacağım bilmiyorum. Bir insan dergiye aşık olabilir mi? Resmen aşık oldum :) Seni bu denli etkileyen ne oldu derseniz. Gerek yazıları gerek sayfa tasarımı olsun çok beğenimi kazandı. Bu iki aylık çıkan bir edebiyat dergisi ve en son 5.sayısı çıktı. Elimde maalesef sadece son iki sayısı var. Eski sayılarını bulur bulmaz alacağım. Aylık çıkan bir dergi olmasını çok isterdim. Yeni sayısı için 2 ay beklemek zor oluyor. Bu yüzden çok yavaş okumaya karar verdim hemen bitmesini istemiyorum :)
Sırada geçen ay yeni çıkan iyi aylık bir edebiyat dergisi var: Hiç. Başka bir dergi almak için gittiğim kitapçıda gördüm ve kapağında Yusuf Atılgan'ın resmi olduğu için hemen aldım. İçine baktığımızda bu işin daha başında oldukları anlaşılsa da takip etmeye devam edeceğim.
Sırada sizlerle paylaşmayı çok istediğim fanzinler var. Yani İngilizce FANatic ve magaZINE kelimelerinin kısaltmasıyla oluşmuş herhangi bir kar amacı güdmeyen basılı materyaller. Amaçları sadece okunulmak. Bunları özellikle yazmak istedim çünkü çok az kişi haberdar fanzinlerden.
İlk olarak Kör Baykuş Fanzin'i tanıtayım. İki aylık çıkan bir fanzin ve en son 3.sayısı çıktı. Maalesef ben geç tanıştığım için ilk sayısı yok bende. Karton kapaklı ve okuması çok zevkli. Ama kötü bir yanları var bu fanzinler her yerde yok. Bulmak zor oluyor. Bu fanzinin ilk sayısını bir yerde görürseniz lütfen bana haber verin beni çok mutlu edersiniz :)
İkinci fanzinimiz Meçhul. Meçhul bu ay 10.sayısını çıkardı. 10 sayı çıkarmasına rağmen hiç haberim yoktu bu fanzinden. Bir arkadaşım sayesinde haberdar oldum. Söylediğim gibi bu fanzinleri temin etmek zor oluyor. Meçhul sadece İstanbul, Bursa ve İzmit'te var. Bursa'da da bir kitapçıda bulunuyor. Nisan sayısını aldım ve üstünde Abdurrahman Cahit Zarifoğlu'nun resmi var. Bu arada Meçhul fanzinden haberdar olmamı sağlayan arkadaşım Hacer'e çok teşekkür etmek istiyorum.
Şimdilik sizlerle paylaşmak istediğim dergiler bunlar. Dergi yorumunu beğendiyseniz ve devamının gelmesini istiyorsanız bana bildirirseniz çok sevinirim.
Keyifli okumalar :)
İlk olarak hepimizin çok iyi bildiği günümüzün en popüler dergisi olan Ot'tan bahsedeceğim. Aslında bu dergiyi çok duydum, arkadaşlarımda gördüm okudum ama düzenli takip etmemiştim hala da öyle. Bursa Tüyap Kitap Fuarında standını gördüm ve ciltleri çok hoşuma gitti. Neden bilmiyorum ama 3.cildini almak istedim. Bu ciltlerde dörder sayı yer alıyor. Alalı çok uzun zaman oldu ama henüz bitirebilmiş değilim. Çünkü beni çeken bir dergi olmadı kendisi. Belki birçoğunuz şaşıracak buna ama pek beğendiğim bir dergi değil ve düzenli takip etmiyorum.
İkinci dergimiz Kafkaokur. Ya nasıl anlatacağım bilmiyorum. Bir insan dergiye aşık olabilir mi? Resmen aşık oldum :) Seni bu denli etkileyen ne oldu derseniz. Gerek yazıları gerek sayfa tasarımı olsun çok beğenimi kazandı. Bu iki aylık çıkan bir edebiyat dergisi ve en son 5.sayısı çıktı. Elimde maalesef sadece son iki sayısı var. Eski sayılarını bulur bulmaz alacağım. Aylık çıkan bir dergi olmasını çok isterdim. Yeni sayısı için 2 ay beklemek zor oluyor. Bu yüzden çok yavaş okumaya karar verdim hemen bitmesini istemiyorum :)
Sırada sizlerle paylaşmayı çok istediğim fanzinler var. Yani İngilizce FANatic ve magaZINE kelimelerinin kısaltmasıyla oluşmuş herhangi bir kar amacı güdmeyen basılı materyaller. Amaçları sadece okunulmak. Bunları özellikle yazmak istedim çünkü çok az kişi haberdar fanzinlerden.
İlk olarak Kör Baykuş Fanzin'i tanıtayım. İki aylık çıkan bir fanzin ve en son 3.sayısı çıktı. Maalesef ben geç tanıştığım için ilk sayısı yok bende. Karton kapaklı ve okuması çok zevkli. Ama kötü bir yanları var bu fanzinler her yerde yok. Bulmak zor oluyor. Bu fanzinin ilk sayısını bir yerde görürseniz lütfen bana haber verin beni çok mutlu edersiniz :)
İkinci fanzinimiz Meçhul. Meçhul bu ay 10.sayısını çıkardı. 10 sayı çıkarmasına rağmen hiç haberim yoktu bu fanzinden. Bir arkadaşım sayesinde haberdar oldum. Söylediğim gibi bu fanzinleri temin etmek zor oluyor. Meçhul sadece İstanbul, Bursa ve İzmit'te var. Bursa'da da bir kitapçıda bulunuyor. Nisan sayısını aldım ve üstünde Abdurrahman Cahit Zarifoğlu'nun resmi var. Bu arada Meçhul fanzinden haberdar olmamı sağlayan arkadaşım Hacer'e çok teşekkür etmek istiyorum.
Şimdilik sizlerle paylaşmak istediğim dergiler bunlar. Dergi yorumunu beğendiyseniz ve devamının gelmesini istiyorsanız bana bildirirseniz çok sevinirim.
Keyifli okumalar :)
10 Haziran 2015 Çarşamba
Ankara gezisi
Sevgili okurlar ilk olarak bu kadar uzun süre yazmayı ihmal ettiğim için hepinizden çok özür diliyorum. Biliyorum takip edenler, bir an önce yazı paylaşmamı bekleyenler var. Final haftası ardından toplanma derken çok uzun zaman geçti. Bu bir gezi yazısı olacak ve Ankara'dan bahsedeceğim. Finallerim bitince toplanıp Bursa'dan Ankara'ya geçtim. İki gün önce de memleketime, Malatya'ya, geldim. Bu kısa girişten sonra hadi Ankara'ya bakalım :)
Ankara'da yaşayan arkadaşım Büşra'nın yanına gittim. Çok vaktim olmadığı için çok gezemedim. Gezdiğim yerleri anlatmaya çalışacağım. İlk olarak Ankara diyince akla ilk gelen yerlerden biri olan Kızılay'dan başlayalım. Ankara'ya gidince Kızılay sokaklarında kendinizi o akışa bırakmalısınız. Kızılay'da yer alan Karanfil Sokağı bilmeyen yoktur. Çok beğenerek gezdiğim bir yer oldu. Alkolsüz mekan bulmak biraz güç olsa da manzaralı bir cafede oturup arkadaşlarınızla o anın tadını çıkarmalısınız.
Bir sonraki durak Atakule. Atakule'ye gittik ama maalesef tadilat nedeniyle kapalıydı çıkış yoktu. Biz de alt tarafında yer alan Botanik Parkta yeşillikler arasında dolandık. Ardından Cinnah denen caddeden yürüyerek Kuğulu Parka ordan Tunalı Hilmi Caddesine ordan Tunus'a ve Kızılay'a geçtik. Evet bütün bu yerleri yürüyerek gezdik.
Ertesi gün Kolej metro istasyonundan yürüyerek Kurtuluş Parkına ordan yürüyerek Hamamönü'ne gittik. Hamamönü restore edilmiş binalar arasında kumda kahvesiyle meşhur birçok cafeler bulunan şirin bir yer. Buranın yukarısında yer alan Ankara Kalesine geçtik tabi ki yürüyerek :) Bütün Ankara'yı keyifle izleyebileceğiniz bir yer. Yürüyerek Ulus'a geçtik. Ulus'un arka sokakları "Burası Ankara mı ya?" dedirtecek derecedeydi. Ulus'a gelmişken Gençlik Parkına uğramadan dönmek olmazdı.
Dediğim gibi kısıtlı vaktimiz olduğu için buraları gezebildik. Bu saydığım yerleri sizler de gezmelisiniz ve size önerim şu ki yürümeyi seviyorsanız yürüyerek gezin bizim gibi. Hem daha fazla yer görmüş oluyorsunuz hem de daha keyifli oluyor benden söylemesi :) Artık daha fazla yazı paylaşabileceğimi düşünüyorum takibinizi bekliyorum.
İyi gezmeler :)
Ankara'da yaşayan arkadaşım Büşra'nın yanına gittim. Çok vaktim olmadığı için çok gezemedim. Gezdiğim yerleri anlatmaya çalışacağım. İlk olarak Ankara diyince akla ilk gelen yerlerden biri olan Kızılay'dan başlayalım. Ankara'ya gidince Kızılay sokaklarında kendinizi o akışa bırakmalısınız. Kızılay'da yer alan Karanfil Sokağı bilmeyen yoktur. Çok beğenerek gezdiğim bir yer oldu. Alkolsüz mekan bulmak biraz güç olsa da manzaralı bir cafede oturup arkadaşlarınızla o anın tadını çıkarmalısınız.
Bir sonraki durak Atakule. Atakule'ye gittik ama maalesef tadilat nedeniyle kapalıydı çıkış yoktu. Biz de alt tarafında yer alan Botanik Parkta yeşillikler arasında dolandık. Ardından Cinnah denen caddeden yürüyerek Kuğulu Parka ordan Tunalı Hilmi Caddesine ordan Tunus'a ve Kızılay'a geçtik. Evet bütün bu yerleri yürüyerek gezdik.
Ertesi gün Kolej metro istasyonundan yürüyerek Kurtuluş Parkına ordan yürüyerek Hamamönü'ne gittik. Hamamönü restore edilmiş binalar arasında kumda kahvesiyle meşhur birçok cafeler bulunan şirin bir yer. Buranın yukarısında yer alan Ankara Kalesine geçtik tabi ki yürüyerek :) Bütün Ankara'yı keyifle izleyebileceğiniz bir yer. Yürüyerek Ulus'a geçtik. Ulus'un arka sokakları "Burası Ankara mı ya?" dedirtecek derecedeydi. Ulus'a gelmişken Gençlik Parkına uğramadan dönmek olmazdı.
Dediğim gibi kısıtlı vaktimiz olduğu için buraları gezebildik. Bu saydığım yerleri sizler de gezmelisiniz ve size önerim şu ki yürümeyi seviyorsanız yürüyerek gezin bizim gibi. Hem daha fazla yer görmüş oluyorsunuz hem de daha keyifli oluyor benden söylemesi :) Artık daha fazla yazı paylaşabileceğimi düşünüyorum takibinizi bekliyorum.
İyi gezmeler :)
27 Mayıs 2015 Çarşamba
Menekşe Kokulu Hikayeler
Final haftasından bunalan Gözde kitaplara sarıldı tekrar :) Dün akşam bir oturuşta bitirdiğim son zamanlarda çok okunan kokulu kitaplardan biri Menekşe Kokulu Hikayeler adlı kitaptan bahsedeceğim bu yazımda.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki sayfayı her çevirişimde gelen menekşe kokusu (kitabın adından dolayı söyledim bunu çünkü ben menekşeler kokmaz diye biliyorum yanılıyor olabilirim) kitabı zevkle okumamı sağladı. Hikayelere gelirsek kitapta 69 hikaye bulunuyor. Birçoğunu daha önce duymuştum. Muhtemelen siz de okuduğunuzda "Ben bunu biliyorum" diyeceksiniz. Her hikayenin başında konuyla ilgili ünlü bir kişinin sözü yer alıyor. Bu çok hoşuma gitti.
(En beğendiğim sözlerden birini sizinle de paylaşmak istedim)
Kitaptaki bazı hikayeleri hiç unutamayacağım sanırım. Ders niteliğinde olan bu hikayeleri boş zamanınızda hem kitabın kokusuyla hem hikayenin başında yer alan sözle hem de olaylarla keyifli bir şekilde okuyabilirsiniz. Kitabın arka kapağında yer alan yazıyı paylaşmam gerektiğini düşünüyorum.
"Sevinçlerini Sakın Erteleme
Her Yemekten Sonra Şükret
Biri Seni Kucakladığımda İlk Bırakan Sen Olma"
Keyifli okumalar :)
Öncelikle şunu söylemeliyim ki sayfayı her çevirişimde gelen menekşe kokusu (kitabın adından dolayı söyledim bunu çünkü ben menekşeler kokmaz diye biliyorum yanılıyor olabilirim) kitabı zevkle okumamı sağladı. Hikayelere gelirsek kitapta 69 hikaye bulunuyor. Birçoğunu daha önce duymuştum. Muhtemelen siz de okuduğunuzda "Ben bunu biliyorum" diyeceksiniz. Her hikayenin başında konuyla ilgili ünlü bir kişinin sözü yer alıyor. Bu çok hoşuma gitti.
(En beğendiğim sözlerden birini sizinle de paylaşmak istedim)
Kitaptaki bazı hikayeleri hiç unutamayacağım sanırım. Ders niteliğinde olan bu hikayeleri boş zamanınızda hem kitabın kokusuyla hem hikayenin başında yer alan sözle hem de olaylarla keyifli bir şekilde okuyabilirsiniz. Kitabın arka kapağında yer alan yazıyı paylaşmam gerektiğini düşünüyorum.
"Sevinçlerini Sakın Erteleme
Her Yemekten Sonra Şükret
Biri Seni Kucakladığımda İlk Bırakan Sen Olma"
Keyifli okumalar :)
25 Mayıs 2015 Pazartesi
Yalnızlık Sek İçilir
Merhaba kitap severler, çok uzun zaman oldu paylaşım yapmayalı. Önceki yazımda söylemiştim final haftasından aksaklık olacağını. Geçen hafta paylaşım yapmalıydım ama olmadı. Bugün sınavlarım başladı ve maalesef ilk sınavım kötü geçti :( Ben de kitap okuyup yazı yazarak kafamı dağıtmak istedim. Yarın çok önemli bir sınavım var dua edin bana.
Şimdi gelelim kitabımıza. Destek Yayınlarının çıkardığı Ahmet Demir'in Yalnızlık Sek İçilir adlı kitabını ele alacağım bugün. Çünkü az önce bitirdim ve sıcağı sıcağına yorumunu yazmak istedim.
Kitap adından da anlaşılacağı gibi daha çok aşk üzerine daha doğrusu kavuşamayan, yarım kalan aşklar üzerine yazılmış. Kısa kısa birçok bölümden oluşuyor. Kimilerinde bir olay anlatılırken kimilerinde sadece duygular ön plana çıkarılmış. Yazarın emeğine saygısızlık etmek istemem ama bu kitabı okumak size bir şey katmayacağı gibi okumazsanız da bir şey kaybetmiş olmazsınız. Açıkçası kitabi hiç beğenmedim. Kitabın beğeni kitlesinin daha çok lise öğrencileri olduğunu düşünüyorum. Başladığım kitabı bitirmeden bırakmama gibi bir huy var bende sonuna kadar okudum. Bu kitabı en yakın arkadaşım kardeşim gibi olan Aslı'dan almıştım. Kitabı geri götürdüğümde bana verdiği için kızacağım ona :) Bu kitabı birinden duyarsam ya da bir yerde görürsem aklıma gelecek olan tek bir yer var orayı sizinle paylaşarak yazımı bitirmek istiyorum.
"Mesafeler yüreğinle sevdiğin sürece anlamsızdır. Ne kadar uzağında olursa olsun yanında, kalbinin dibindedir sevdiğin. Bedenin onun yanında değildir ama düşüncelerinde, özlemlerinde berabersindir. Ayrı şehirlerde aşk yaşamak, onun yaşadığı şehre bile aşık olmanızı sağlar. Sırf onun yaşadığı şehir diye, onun şehrini bile özlersiniz. Onu görmek için hiçbir engel tanımaz, onun yanına gitmek için her şeyi göze alırsınız. Çünkü mutluluk onu görmek, onunla beraber olmaktır."
Keyifli okumalar :)
Şimdi gelelim kitabımıza. Destek Yayınlarının çıkardığı Ahmet Demir'in Yalnızlık Sek İçilir adlı kitabını ele alacağım bugün. Çünkü az önce bitirdim ve sıcağı sıcağına yorumunu yazmak istedim.
Kitap adından da anlaşılacağı gibi daha çok aşk üzerine daha doğrusu kavuşamayan, yarım kalan aşklar üzerine yazılmış. Kısa kısa birçok bölümden oluşuyor. Kimilerinde bir olay anlatılırken kimilerinde sadece duygular ön plana çıkarılmış. Yazarın emeğine saygısızlık etmek istemem ama bu kitabı okumak size bir şey katmayacağı gibi okumazsanız da bir şey kaybetmiş olmazsınız. Açıkçası kitabi hiç beğenmedim. Kitabın beğeni kitlesinin daha çok lise öğrencileri olduğunu düşünüyorum. Başladığım kitabı bitirmeden bırakmama gibi bir huy var bende sonuna kadar okudum. Bu kitabı en yakın arkadaşım kardeşim gibi olan Aslı'dan almıştım. Kitabı geri götürdüğümde bana verdiği için kızacağım ona :) Bu kitabı birinden duyarsam ya da bir yerde görürsem aklıma gelecek olan tek bir yer var orayı sizinle paylaşarak yazımı bitirmek istiyorum.
"Mesafeler yüreğinle sevdiğin sürece anlamsızdır. Ne kadar uzağında olursa olsun yanında, kalbinin dibindedir sevdiğin. Bedenin onun yanında değildir ama düşüncelerinde, özlemlerinde berabersindir. Ayrı şehirlerde aşk yaşamak, onun yaşadığı şehre bile aşık olmanızı sağlar. Sırf onun yaşadığı şehir diye, onun şehrini bile özlersiniz. Onu görmek için hiçbir engel tanımaz, onun yanına gitmek için her şeyi göze alırsınız. Çünkü mutluluk onu görmek, onunla beraber olmaktır."
Keyifli okumalar :)
18 Mayıs 2015 Pazartesi
Küçük Prens
Bugünün ikinci kitabı bir çocuk kitabı aslında. Hemen hemen herkes küçükken okumuştur bu kitabı. Ben de çok severek okumuştum. Şimdi ise yeni basımıyla epeyi popüler oldu. Tabi ki Küçük Prens :)
Cemal Süreya & Tomris Uyar çevirisi olur da almaz mıyım? :) Kitapta bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyası anlatılıyor. Kitapta bulunan sulu boya resimleri de yazarın kendisine ait. Söylenecek pek bir şey yok aslında. Mutlaka okumalısınız. Her yerde dolaşan ölmeden okunması gereken kitaplar listesine eklenmesi gereken bi kitap. Ben bu kitabın İngilizce basımını da almıştım. Önce kitabın rengine vuruldum. Mor benim en sevdiğim renk :) Sonra Küçük Prens olduğunu görünce hemen aldım. Başka dilde okumak da çok zevkli olmuştu. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar :)
Cemal Süreya & Tomris Uyar çevirisi olur da almaz mıyım? :) Kitapta bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyası anlatılıyor. Kitapta bulunan sulu boya resimleri de yazarın kendisine ait. Söylenecek pek bir şey yok aslında. Mutlaka okumalısınız. Her yerde dolaşan ölmeden okunması gereken kitaplar listesine eklenmesi gereken bi kitap. Ben bu kitabın İngilizce basımını da almıştım. Önce kitabın rengine vuruldum. Mor benim en sevdiğim renk :) Sonra Küçük Prens olduğunu görünce hemen aldım. Başka dilde okumak da çok zevkli olmuştu. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar :)
Mutlu Olma İhtimalimiz
Merhaba, bazı nedenlerden dolayı birkaç gündür paylaşım yapamıyorum. Bu sebeple bugün iki yorum paylaşmayı düşünüyorum. Ayrıca haftaya final haftam olduğu için paylaşımlarıma kısa bir süre ara vermek zorunda kalabilirim. Kusura bakmayın lütfen. Bu hafta içinde elimden geldiğince çok paylaşım yapmaya çalışacağım.
O halde bugünün ilk kitabı olan Zeplin Yayınları'nın çıkardığı Sigmund Freud'un Mutlu Olma İhtimalimiz adlı aforizmalar kitabıyla başlayalım.
Ben aforizma okumayı çok seviyorum. Bursa Tüyap Kitap Fuarı'nda gezerken gördüm bu kitabı. Freud'u bilmeyen yoktur. Ben de bu kitabını merak ettim ve aldım. Kitap hakkında pek bir şey söyleyemeyeceğim. Freud genellikle cinsellik, din ve rüyalar hakkında yazılar yazmıştır. Bu kitapta da çoğunlukla din ve cinsellik hakkındaki düşüncelerini görebilirsiniz. Ben Freud'un en az bir kitabının okunması gerektiğini düşünüyorum. Bu yazıyı kitapta yer alan ve en çok sevdiğim sözle bitirmek istiyorum. "Bir gün dönüp geçmişe baktığınızda, mücadelelerle geçen yılların hayatınızın en güzel yılları olduğunu fark edecekseniz." Keyifli okumalar :)
O halde bugünün ilk kitabı olan Zeplin Yayınları'nın çıkardığı Sigmund Freud'un Mutlu Olma İhtimalimiz adlı aforizmalar kitabıyla başlayalım.
Ben aforizma okumayı çok seviyorum. Bursa Tüyap Kitap Fuarı'nda gezerken gördüm bu kitabı. Freud'u bilmeyen yoktur. Ben de bu kitabını merak ettim ve aldım. Kitap hakkında pek bir şey söyleyemeyeceğim. Freud genellikle cinsellik, din ve rüyalar hakkında yazılar yazmıştır. Bu kitapta da çoğunlukla din ve cinsellik hakkındaki düşüncelerini görebilirsiniz. Ben Freud'un en az bir kitabının okunması gerektiğini düşünüyorum. Bu yazıyı kitapta yer alan ve en çok sevdiğim sözle bitirmek istiyorum. "Bir gün dönüp geçmişe baktığınızda, mücadelelerle geçen yılların hayatınızın en güzel yılları olduğunu fark edecekseniz." Keyifli okumalar :)
14 Mayıs 2015 Perşembe
Fi
Destek Yayınları'ndan çıkan Akilah Azra Kohen'in Fi adlı serinin ilk kitabını ele alacağım bugün.
Aslında bu kitabı nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Çünkü kitapta birden çok karakterin başından geçen olaylar anlatılıyor. Kitabın ana karakterlerinden biri olan Can Manay adlı ünlü bir psikologun Fi oranına verdiği önem ve Duru adında nişanlı bir dansçıya olan tutkusu, onu elde etme çabaları anlatılıyor. Bu kitap herkes için yazılmadı, der kitap. Farkındalığın ne kadar önemli olduğunu, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, asıl değerli olanın bizim için önemsizleştirilmeye çalışıldığı fark etmiş ya da fark etmeye hazır herkes için yazıldı, gerisiyse hikaye, der. Açıkçası bu kitap benim için yazılmamış :) Yani kitabı isteyerek alaldım, heyecanla okudum ama hiç beğenmedim. Böyle olunca Çi ve Pi ile devam etmedim. Farkındalığın önemli olduğunu düşünenler ve fark etmek isteyenler tabi ki bu kitabı okumalısınız. Bana hiçbir şey katmamış olması size de katmayacağı anlamına gelmiyor. Kitabı okuyup beğenenleriniz varsa yorumlarını benimle paylaşırsa çok mutlu olurum. Keyifli okumalar :)
Aslında bu kitabı nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Çünkü kitapta birden çok karakterin başından geçen olaylar anlatılıyor. Kitabın ana karakterlerinden biri olan Can Manay adlı ünlü bir psikologun Fi oranına verdiği önem ve Duru adında nişanlı bir dansçıya olan tutkusu, onu elde etme çabaları anlatılıyor. Bu kitap herkes için yazılmadı, der kitap. Farkındalığın ne kadar önemli olduğunu, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, asıl değerli olanın bizim için önemsizleştirilmeye çalışıldığı fark etmiş ya da fark etmeye hazır herkes için yazıldı, gerisiyse hikaye, der. Açıkçası bu kitap benim için yazılmamış :) Yani kitabı isteyerek alaldım, heyecanla okudum ama hiç beğenmedim. Böyle olunca Çi ve Pi ile devam etmedim. Farkındalığın önemli olduğunu düşünenler ve fark etmek isteyenler tabi ki bu kitabı okumalısınız. Bana hiçbir şey katmamış olması size de katmayacağı anlamına gelmiyor. Kitabı okuyup beğenenleriniz varsa yorumlarını benimle paylaşırsa çok mutlu olurum. Keyifli okumalar :)
13 Mayıs 2015 Çarşamba
Alaska'nın Peşinde
Merhaba, bu yazımda az önce bitirdiğim Pegasus Yayınları'nın çıkardığı John Green'in Alaska'nın Peşinde adlı romanından bahsedeceğim.
Kitabı bitirir bitirmez yorumunu paylaşmak istedim. Kitap, Alaska Young'un Miles Halter'ın hayatı üzerindeki kalıcı etkisini anlatıyor. "Büyük belki"yi aramak için yatılı okula giden Miles orada tanıştığı arkadaşlarıyla ilklerini yaşıyor. İlk içki, ilk şaka, ilk dost, ilk aşk. Kitap sürükleyici, güzel ve eğlenceli giderken ortasında olan olayla çok şaşıracaksınız. Çok ayrıntıya girip spoil vermek istemiyorum okurken benim yaşadığım heyecanı sizin de yaşayabilmeniz için. Ama şunu söylemeliyim ki o olayın nedenini tahmin etmek hiç de zor olmuyor. Daha ilginç ve şaşırtıcı bir şekilde bitirilseydi daha etkileyici olabilirdi. Ama genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. Yalnız yazarın diğer kitabı olan 'Aynı Yıldızın Altında' ile karşılaştırdığımda biraz yetersiz kaldığını düşünüyorum. Bu iki kitabı da okumamış olanlara önce "Alaska'nın Peşinde"yi okumalarını öneririm. Bu kitabı önceki yazımda bahsettiğim arkadaşım Büşra vermişti. Henüz okuma fırsatı buldum. Kitabı verirken o da beklentilerinin altında kaldığını söylemişti. Yine de bu yorumlardan dolayı okumamazlık yapmayın. Keyifli okumalar :)
Kitabı bitirir bitirmez yorumunu paylaşmak istedim. Kitap, Alaska Young'un Miles Halter'ın hayatı üzerindeki kalıcı etkisini anlatıyor. "Büyük belki"yi aramak için yatılı okula giden Miles orada tanıştığı arkadaşlarıyla ilklerini yaşıyor. İlk içki, ilk şaka, ilk dost, ilk aşk. Kitap sürükleyici, güzel ve eğlenceli giderken ortasında olan olayla çok şaşıracaksınız. Çok ayrıntıya girip spoil vermek istemiyorum okurken benim yaşadığım heyecanı sizin de yaşayabilmeniz için. Ama şunu söylemeliyim ki o olayın nedenini tahmin etmek hiç de zor olmuyor. Daha ilginç ve şaşırtıcı bir şekilde bitirilseydi daha etkileyici olabilirdi. Ama genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. Yalnız yazarın diğer kitabı olan 'Aynı Yıldızın Altında' ile karşılaştırdığımda biraz yetersiz kaldığını düşünüyorum. Bu iki kitabı da okumamış olanlara önce "Alaska'nın Peşinde"yi okumalarını öneririm. Bu kitabı önceki yazımda bahsettiğim arkadaşım Büşra vermişti. Henüz okuma fırsatı buldum. Kitabı verirken o da beklentilerinin altında kaldığını söylemişti. Yine de bu yorumlardan dolayı okumamazlık yapmayın. Keyifli okumalar :)
11 Mayıs 2015 Pazartesi
Aldatmak
Merhabalar, Can Yayınları'nı çıkardığı Paulo Coelho'nun Aldatmak adlı aşk romanına bakalım bugün.
Kitap Linda'nın yaptığı röportajlar sonunda hayatında hiçbir risk olmadığını fark etmesi ve bu tekdüzelikten sıkılarak 16 yaşındaki aşkı Jacob ile yasak ilişki yaşamasını anlatıyor. Mutluluğu Jacob'da bulduğunu düşünen Linda Jacob'un eşini defalarca aldattığını öğrenir. Bu sırada aldatılan eşler şüphelenemeye başlar fakat Linda'nın eşi ona elini uzatan tek kişidir şüphelense de sevgisi şüphesine üstün gelmiştir ve böylece Linda bu ilişkiyi bitirmeye karar verir. Kitabın sonu benim beğenimi kazandı. Kısaca modern şehir kadını Linda'nın kendini bulma yolculuğu felsefik bir yaklaşımla anlatılmıştır. Bu kitabı bana Gizem ablam hediye etmişti. Bitirmem çok zaman almadı sürükleyici bir dili var. Kitabın kapağıyla içeriği arasında bir bağlantı kuramadım. Herhangi bir fikri olan benimle de paylaşırsa sevinirim :) Kitabın arka kapağında yer alan ve benim de beğendiğim bir sözle yazımı bitirmek istiyorum. Herkes yaşadığını hissetmek ister. "Çünkü yaşamak sevmektir." Keyifli okumalar :)
8 Mayıs 2015 Cuma
Yabancı
Bu paylaşımımda Can Yayınevinin çıkardığı Albert Camus'un Yabancı adlı romanından bahsedeceğim.
Kitapta, kitabın kahramanını olan Meursault'un kendine, topluma, hatta ölüme bile yabancılaşması anlatılıyor. Annesinin ölümüne verdiği tepki, ardından yaşadığı ilişkiler ve sonra bir Arap'ı öldürmesi Meursault'ın kendisini adım adım ölüme götürme süreci gözler önüne seriyor. Bu kitabı mutlaka okumalısınız. Kitap bittiğinde derin düşüncelere dalıyorsunuz. Kitabın sizi düşüncelere sevk etmesi kaçınılmaz yani. Dili ağır değil. Hatta bir oturuşta bitirebilirsiniz. Ben bunu yolculuk sırasında okumuştum.
Bilenler vardır Malatyalıyım ve Bursa''da okuyorum. 15 saatlik bir yolculuk söz konusu :( Kitap okuyarak geçirmeye çalışıyorum. Kesinlikle öneririm yolculuk esnasında kitap okumalısınız ayrı bir keyfi var :) Kısacası bu kitabı okunacaklar listesine eklemelisiniz. Keyifli okumalar :)
Kitapta, kitabın kahramanını olan Meursault'un kendine, topluma, hatta ölüme bile yabancılaşması anlatılıyor. Annesinin ölümüne verdiği tepki, ardından yaşadığı ilişkiler ve sonra bir Arap'ı öldürmesi Meursault'ın kendisini adım adım ölüme götürme süreci gözler önüne seriyor. Bu kitabı mutlaka okumalısınız. Kitap bittiğinde derin düşüncelere dalıyorsunuz. Kitabın sizi düşüncelere sevk etmesi kaçınılmaz yani. Dili ağır değil. Hatta bir oturuşta bitirebilirsiniz. Ben bunu yolculuk sırasında okumuştum.
Bilenler vardır Malatyalıyım ve Bursa''da okuyorum. 15 saatlik bir yolculuk söz konusu :( Kitap okuyarak geçirmeye çalışıyorum. Kesinlikle öneririm yolculuk esnasında kitap okumalısınız ayrı bir keyfi var :) Kısacası bu kitabı okunacaklar listesine eklemelisiniz. Keyifli okumalar :)
6 Mayıs 2015 Çarşamba
İlk gezi yazım
Bu yazımda Bursa'nın İznik ilçesinden bahsetmek istiyorum. İznik'e yaklaşık 15 gün önce arkadaşlarımla gittim. Buraya gitmemizdeki amaç sunumumuzda burayı anlatacak olmamızdı. Üniversiteden İznik'e ulaşmamız yaklaşık 2 saat sürdü. İlçedeki önemli yerleri gezmemiz gerekiyordu. Fakat şansımıza neredeyse ilçenin tamamı restore ediliyordu. Yapıların içlerine girebilme şansımız olmadı. Kısaca bahsetmek gerekirse İznik ilçesi surlarla çevrili. Şehrin 4 kapısı var: Yenişehir, Lefke, İstanbul ve Göl Kapısı. Biz bu kapıları fotoğraflamak için ilçenin tamamını yürüdük. Görülmesi gereken yapılara gelirsek. İlçenin merkezinde yer alan Ayasofya Cami, Lefke Kapısı yakınında olan Nilüfer Hatun Çini Çarşısı, Yeşil Cami, Şeyh Kudbeddin Cami, İznik Müzesi
(Sağdaki Yeşil Cami, soldaki Şeyh Kudbeddin Cami, yanındaki ise İznik Müzesi)
ve Yenişehir Kapısı civarındaki Roma Tiyatrosu başlıcaları. İlçenin doğu kıyısında yer alan İznik Gölüne gitmeden asla dönmeyin. İnsana huzur veren manzara karşısında bir süre oturup dinlenmelisiniz.
Ben dayanamayıp ayakkabılarımı çıkarıp göle girdim. Buz gibi su saatlerce yürümenin verdiği yorgunluğu bir nebze olsun dindirdi. :)
Toparlamak gerekirse özellikle tarihi yerlere meraklı olanlar için gidilmesi gereken bir yer diye düşünüyorum. Beğendin mi diye bana soracak olursanız belki sunumumuz olduğu için belki de restorasyon çalışmalarından dolayı gezerken zevk alamadım. Bir daha gider miyim tabi ki hayır çünkü çok uzak. Yolunuz Bursa'ya düşerse uğrayabilirsiniz. Bursa merkeze 76 km uzaklıkta haberiniz olsun. İyi gezmeler :)
Dönüşüm
Bugünkü kitabımız birçok yayınevinin çıkardığı Franz Kafka'nın Dönüşüm adlı kitabı.
Benim de uzun zamandır okunacaklar listemde yer alıyordu. Sonunda okudum. Olay Gregor Samsa'nın bir sabah kendini böcek olarak bulmasıyla başlıyor. Bu kitap en küçük yapı olan aile içerisindeki ilişkileri irdeleyerek düşünmeye sevk ediyor. Oda arkadaşım Ebru gibi sorgulayıcı bir yapınız varsa bu kitap tam sizlik. Kitabı bitirdikten sonra üzerinde baya konuşmuştuk. Eğer bir kitabı zaman geçirmek için değil de kendinize bir şeyler katmak için okuyorsanız bu kitabı okumanızı öneririm. Bu kitaptan sonra Franz Kafka'ya ilgim arttı. Şu an elimde Milena'ya Mektuplar ve Aforizmalar adlı kitapları var. En kısa zamanda o kitapların da yorumlarını paylaşacağım. Keyifli okumalar :)
Benim de uzun zamandır okunacaklar listemde yer alıyordu. Sonunda okudum. Olay Gregor Samsa'nın bir sabah kendini böcek olarak bulmasıyla başlıyor. Bu kitap en küçük yapı olan aile içerisindeki ilişkileri irdeleyerek düşünmeye sevk ediyor. Oda arkadaşım Ebru gibi sorgulayıcı bir yapınız varsa bu kitap tam sizlik. Kitabı bitirdikten sonra üzerinde baya konuşmuştuk. Eğer bir kitabı zaman geçirmek için değil de kendinize bir şeyler katmak için okuyorsanız bu kitabı okumanızı öneririm. Bu kitaptan sonra Franz Kafka'ya ilgim arttı. Şu an elimde Milena'ya Mektuplar ve Aforizmalar adlı kitapları var. En kısa zamanda o kitapların da yorumlarını paylaşacağım. Keyifli okumalar :)
5 Mayıs 2015 Salı
İlk kitap yorumu
İlk kitabımız Pegasus yayınlarının çıkardığı David Nicholls adlı yazarın Bir Gün adlı romanı.
Bu kitap son zamanlarda okuduğum en iyi aşk romanıydı diyebilirim. Akıcı dili sayesinde çok kısa bir zamanda bitireceğinizi garanti ediyorum. Kitap 15 Temmuz 1998 günü Dexter ve Emma arasında başlayan ilişkiyi her yıl aynı tarihte olan olayları anlatarak devam ediyor. Alışılmışın aksine dostluktan aşka giden bir ilişkileri olan Dex ve Em'in başından geçenleri okurken çok etkileneceksiniz. Bugüne kadar beni ağlatan ilk ve tek kitap. Daha fazla anlatıp spoil vermek istemiyorum. İyi bir aşk romanı isteyenlere tavsiye ediyorum. Kitabı okuduktan sonra filmini de izleyebilirsiniz. Ben henüz filmini izleyemedim ama kitabı kadar başarılı olmuştur diye tahmin ediyorum. Şunu da referans olarak kabul edebilirsiniz: Aşka hiç ama hiç inanmayan, hiçbir duygusal ilişkisi olmayan bir arkadaşım var Büşra :) O bile bu kitabı okuyup beğenmişti. Yazılarımda arkadaşlarımdan çok bahsedeceğim sizlerin de arkadaşı olacaklar eminim :) Daha fazla söylenecek bir şey kalmadı sanırım. Ben bu kitabı üniversitenin kütüphanesinden almıştım. Hiç aklımda yoktu başka bir kitabı almaya gitmiştim ama aradığım kitabı bulamadım. Açıkçası bugüne kadar kütüphanede aradığım kitapları hiç bulamadım. :) Elim boş dönmek istemiyordum ve bu kitabı okumak istedim. Yağmurlu bir günde kahve eşliğinde okumuştum çok keyifliydi.
Bu kitap son zamanlarda okuduğum en iyi aşk romanıydı diyebilirim. Akıcı dili sayesinde çok kısa bir zamanda bitireceğinizi garanti ediyorum. Kitap 15 Temmuz 1998 günü Dexter ve Emma arasında başlayan ilişkiyi her yıl aynı tarihte olan olayları anlatarak devam ediyor. Alışılmışın aksine dostluktan aşka giden bir ilişkileri olan Dex ve Em'in başından geçenleri okurken çok etkileneceksiniz. Bugüne kadar beni ağlatan ilk ve tek kitap. Daha fazla anlatıp spoil vermek istemiyorum. İyi bir aşk romanı isteyenlere tavsiye ediyorum. Kitabı okuduktan sonra filmini de izleyebilirsiniz. Ben henüz filmini izleyemedim ama kitabı kadar başarılı olmuştur diye tahmin ediyorum. Şunu da referans olarak kabul edebilirsiniz: Aşka hiç ama hiç inanmayan, hiçbir duygusal ilişkisi olmayan bir arkadaşım var Büşra :) O bile bu kitabı okuyup beğenmişti. Yazılarımda arkadaşlarımdan çok bahsedeceğim sizlerin de arkadaşı olacaklar eminim :) Daha fazla söylenecek bir şey kalmadı sanırım. Ben bu kitabı üniversitenin kütüphanesinden almıştım. Hiç aklımda yoktu başka bir kitabı almaya gitmiştim ama aradığım kitabı bulamadım. Açıkçası bugüne kadar kütüphanede aradığım kitapları hiç bulamadım. :) Elim boş dönmek istemiyordum ve bu kitabı okumak istedim. Yağmurlu bir günde kahve eşliğinde okumuştum çok keyifliydi.
Keyifli okumalar :)
23 Mart 2015 Pazartesi
Bursa'da öğrenci olmak
Bu yazımı Bursa'ya okumak için gelecek olanlara tavsiye amaçlı yazıyorum. Öncelikle neden böyle bir yazı yazamaya karar verdim onu söyleyeyim. Bugün kitap fuarından kampüse dönerken 1 saat 45 dakika hangi duraktan otobüse binmem gerektiğini aradım. Bursa'nın ulaşımı çok karışık. Şimdi size altın değerinde 10 tavsiye geliyor 😊
1. İlk olarak kampüsün ne tarafta terminalin ne tarafta olduğunu kavrayın. Kampüs batıda İzmir yolunda terminal ise doğuda ikisinin arası yaklaşık 1 saat.
2. Terminale giden 2 otobüs var: 93 ve 43H. 43H ye binmek gibi bir saçmalık yapmayın çok dolanıyor.
3. Sıcak havalarda özellikle pazar günü Botanik Park a gitmeyin. Bütün Bursa orda.
4. Mümkün olduğunca metroyu kullanın tek hat var unutmayın her yere gitmiyor.
5. Üniversite ve Kent Meydanı arası metroyla yaklaşık 35 dakika çantanızda mutlaka kitap bulundurun.
6. Yabancı Diller Meslek Yüksek Okulu terminalin orda yurtlara çok uzak hazırlığı mutlaka geçin.
7. Burs/Kredi günlerinde kampüsteki atm yi kullanmamaya çalışın saatlerce sıra beklemek istemiyorsanız.
8. Mudanya'dan kampüse dönen otobüslerin deniz otobüsü saatlerine göre ayarlandığını saatlerinin değişebileceğini unutmayın.
9. Dönem başılarında fotokopicilere ya erken ya da birkaç gün geçtikten sonra gidin.
10. Kitap fuarına son gün gitmeyin. Dönerken nerden otobüse bineceğinizi iyice öğrenin. 😊
1. İlk olarak kampüsün ne tarafta terminalin ne tarafta olduğunu kavrayın. Kampüs batıda İzmir yolunda terminal ise doğuda ikisinin arası yaklaşık 1 saat.
2. Terminale giden 2 otobüs var: 93 ve 43H. 43H ye binmek gibi bir saçmalık yapmayın çok dolanıyor.
3. Sıcak havalarda özellikle pazar günü Botanik Park a gitmeyin. Bütün Bursa orda.
4. Mümkün olduğunca metroyu kullanın tek hat var unutmayın her yere gitmiyor.
5. Üniversite ve Kent Meydanı arası metroyla yaklaşık 35 dakika çantanızda mutlaka kitap bulundurun.
6. Yabancı Diller Meslek Yüksek Okulu terminalin orda yurtlara çok uzak hazırlığı mutlaka geçin.
7. Burs/Kredi günlerinde kampüsteki atm yi kullanmamaya çalışın saatlerce sıra beklemek istemiyorsanız.
8. Mudanya'dan kampüse dönen otobüslerin deniz otobüsü saatlerine göre ayarlandığını saatlerinin değişebileceğini unutmayın.
9. Dönem başılarında fotokopicilere ya erken ya da birkaç gün geçtikten sonra gidin.
10. Kitap fuarına son gün gitmeyin. Dönerken nerden otobüse bineceğinizi iyice öğrenin. 😊
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)